"Sır"rın
izini tarihte sürmeye başladım. "Sır" gömüldü. "Sır"
istendi. "Sır" bastırıldı. "Sır" topluma hiç açıklanmadı.
Bütün
o insanların bunu bildiğine inanamadım. Tarihteki en büyük insanlardı onlar.
Tek istediğim bu "sır"rı dünyayla paylaşmak. Bu "sır"rı
bilen, yaşayan insanları araştırmaya başladım. Birer birer ortaya çıktılar.
Eğer onun ne olduğunu biliyorsanız."Sır" size her istediginizi verir.
Mutluluk, sağlık, servet. Bob Proctor (Filozof)
Neyi
seçersek ona sahip olabiliriz, seçimimiz ne kadar büyük olursa olsun. John
Assaraf (İş Adamı)
Nasıl
bir evde yaş amak istersiniz? Milyoner olmak ister misiniz? Nasıl bir iş sahibi
olmak istersiniz? Daha başarılı olmak ister misiniz? Gerçekten ne istiyorsunuz?
İnsanların
hayatında gerçekleşen birçok mucize gördüm. Dr. Michael Beckwith (Spiritüel
Öğretmen)
Finansal
mucizeler, ruh ve beden sağlığı ya da insan ilişkileri ile ilgili
mucizeler.Bütün bunlar "sır"rın nasıl uygulanacağını bilmekle
ilgili olmuşların, olanların ve tüm olacakların cevabı "sır"dır.
SIR
Hepimiz
tek bir sonsuz güçle çalışıyoruz. Hepimiz aynı şekilde yolumuzu buluyoruz.
Evrenin doğası o kadar kesin ki
hiç
zorlanmadan uzay gemileri yapıyor, aya insan gönderiyor, iniş anını saniyelik
bir farkla bilebiliyoruz. Sizin bir Hintli olmanız ya da Avustralya'da veya
Yeni Zelanda'da, Stockholm veya Londra'da, veya Toronto, veya Montreal, veya
New
York'ta olmanız sorun değil! Hepimiz tek bir güçle çalışıyoruz, Tek yasa: Çekim
Yasası.
Başınıza
gelen herşeyi, siz hayatınıza çekiyorsunuz ve hepsi zihninizde tuttuğunuz
suretlerden dolayı size geliyor.
ve
bu düşüncelerinizdir. Ne düşünürseniz, onu kendinize çekersiniz. Eskinin bilge
insanları bunu bilirlerdi. Mesela Babilliler,
bunu
hep bilirlerdi. Ama bilenler toplumun küçük "seçkin" bir kısmıydı.
Sizce neden dünya nufusunun % 1'i, dünyadaki toplam maddi gelirinin % 96'sını
kazanıyor? Tesadüf olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hayır değil!
Düzen
böyledir. Onlar birşeyleri anlamışlardır. Onlar "sır"rı biliyorlar.
Şimdi siz de "sır"ra ulaşıyorsunuz. Çekim yasasını en basit bakış
şekliyle anlatmaya çalışayım:
Kendimi
bir mıknatıs gibi düşünürsem, biliriz ki mıknatısın bir çekim gücü vardır,
çekim yasası da "Benzerler birbirini
çeker"
der. Burada bir düşünce düzeyinden bahsediyoruz. Bizim işimiz insanlara
istedikleri şeyi, düşünmeyi öğretmek.
İstediğimiz
şeyi zihnimizde netleştirmek ve bu noktadan sonra evrenin en güçlü yasası
işlemeye başlar; çekim yasası.
Bu
prensip 3 basit kelimeyle açıklanabilir: Mike Dooley (Yazar)
Düşünceler nesnelere dönüşür!
Birçok
kişi şunu anlamaz ki düşüncenin bir frekansı vardır. Her düşüncenin bir
frekansı vardır. Bir düşünceyi ölçebiliriz.
Bir
düşünceyi tekrar tekrar düşünürseniz ya da sürekli hayalini kurarsanız: İstediginiz
yeni arabayı almayı, ihtiyacınız olan parayı bulmayı, veya ruh eşinizi
bulmayı...bunların hayalini kurarsanız; O düşünceyle ilgili frekansı uygun bir
temele yerleştirirsiniz. Düşünceler etrafa manyetik bir sinyal yayarlar ve bu
sinyaller tekrar size dönerler. Bolluk içinde yaşadığınızı düşünün, kendinize
çekeceksiniz. Bu her zaman, herkes için işe yarar. Sorun şu ki:
Çoğu
insan istemedikleri şeyi düşünür! ve başlarına olumsuzlukların niye tekrar
tekrar geldiğini merak eder. Çekim yasası sizin birşeyi iyi ya da kötü
algılamanızla veya olmasını isteyip istememenizle ilgilenmez! Sadece
düşüncelerinize cevap verir. Eger öylece oturup, birşeylere bakıp kendinizi
berbat hissediyorsanız, evrene yolladığınız sinyal budur:
"Kendimi
berbat hissediyorum." Kendinize bu cümleyi tasdiklersiniz, bunu
benliğinizin tum katmanlarında hissedersiniz,ve
bu size fazlasıyla geri döner. İstediğiniz birşeylere bakıp "Evet
bu!" dediğinizde, bir düşünceyi harekete geçirirsiniz.
Çekim
yasası da bu düşünceye cevap verir ve uygun şeyleri size getirir. İstemediğiniz
birşeye baktığınızda ve ona "Hayır!" diye bağırdığınızda onu
uzaklaştırmaz, aksine onunla ilgili düşünceyi harekete geçirirsiniz ve bu defa
çekim yasası o düşünceyle ilgili şeyleri önünüze sıralar.
Evren
çekim yasasını temel alıyor. Herşey çekim yasasi ile ilgili. Çekim yasası her
zaman işliyor. İnanın, inanmayın, anlayın ya da anlamayın, Her zaman işler.
Geçmişi, bu anı, veya geleceği düşünüyor olabilirsiniz. Bunu ister imgeleyerek,
ister anılara giderek veya tefekküre dalarak yapın, her şekilde o düşünceyi
harekete geçirirsiniz ve evrenin en güçlü yasası olan çekim
yasası, bu düşüncenize cevap verir.
Yaratım
her an devam ediyor. Her anın kendi düşüncesi ya da sürekli bir kuantsal
düşünce şekli vardir. Bunlar, sürekli yaratım sürecindedirler, yarattıkça da
sonuçları ortaya çıkar.
Çekim
yasası: "Neyi düşünür ya da
odaklanırsan onu alırsın" der. Ondan yakınıyor olman, yakındığını sana
daha çok yaklaştırır. Robert adında bir öğrencim vardı. Bill Harris (Terapist)
Robert eşcinseldi. Benden online ders alıyordu ve e-mail yoluyla haberleşirdik.
Hayatındaki acımasızlıkları yazardı o maillerde. İşyerinde herkes onunla
uğraşıyordu. Her zaman ona ne kadar kötü davrandıklarından yakınıyordu. Sokakta
yürürken her köşeden onunla uğraşan ve onu incitmek isteyen homofobik
insanlar çıkardı! Stand-up komedyeni olmak istiyordu ama sahneye her çıkışında
birileri, onunla, eşcinsel olduğu için uğraşıyordu. Tüm hayatı mutsuz ve
umutsuzdu ve tüm düşüncesi eşcinsel olduğu için saldırıldığı idi. Ona olmasını
istemediği şeye odaklandığını söyledim. Bana gönderdiğin maillere bak, hep
istemediğin şeylerden bahsediyorsun. (Hep zorbalığa uğruyorum, işimden nefret
ediyorum.) Bir şeye bu kadar çok odaklanırsan, çok daha hızlı meydana gelir. Sonra
gerçekten ne istediğine odaklanmaya başladı ve gerçekten de odaklandı.
Sonraki
68 haftada olanlar gerçekten mucizeydi. İşyerinde onunla uğraşanların hepsi ya
işi bıraktı, ya başka bölüme alındı, ya
da onunla uğraşmaktan vazgeçti. Ve o, işini sevmeye başladı. Sokakta onunla
uğraşan insanlar da artık yoktu.Komedi gosterilerinde de kimse onunla
uğraşmıyordu. Tüm hayatı değişti, çünkü olmasını istemediği, korktuğu şeylere
odaklanmak yerine; olmasını istediklerine odaklandı.
Kuantum
fiziği gerçekten tam da bu keşfi işaret etmeye başlıyor. "Aklın olmadığı
bir evren düşünemezsiniz." diyor.
Aslında
algılanan her şeyi akıl şekillendirir. Anlamamanız, reddetmeniz anlamına
gelmez. Elektriğin nasıl oluştuğunu da anlamazsınız;
ilk başta kimse elektriğin ne olduğunu bilmiyordu; bilmesine de gerek yoktu ama
herkes ondan faydalanıyordu. Nasıl çalıştığını biliyor musunuz? Ben bilmiyorum,
ama bilirim ki elektrikle bir adama yemek pişirebilirsiniz, ayrıca
adamı da pişirebilirsiniz!
İnsanlar
çekim yasasını anlamaya başladıkça, çoğunlukla önceden sahip oldukları olumsuz
düşünceler nedeniyle korkarlar.
İki
şeyden uzak olmalısınız: bilimsel olarak açıklanmıştır ki, yapıcı düşünce,
olumsuz düşünceden 100 kat güçlüdür.
Eh,
o zaman bunu biliyorsanız , korku azalır. Zaman tamponu olan bir gerçeklikte yaşıyoruz
ve bu gerçekten işimize yarıyor. Düşüncelerinizin anında gerçekleştiği bir
çevrede yaşamak istemezdiniz! Düşüncelerinizin ortaya çıkışı biraz zaman alır
ve bu iyi bir şeydir! Düşüncelerinizi fark etmeli, seçmeli ve bundan
hoşlanmalısınız. Çünkü siz, kendi hayatınızın şaheserisiniz, siz hayatınızın
"Michelangelo"susunuz. Yonttuğunuz "Davud", sizsiniz! ve
bunu düşüncelerinizle yapıyorsunuz. Geçmişte bu "sır"rı bilen
liderler, "sır"rı sakladılar; böylece "gücü" kendilerinde
tutup, paylaşmadılar ve insanlar bu "sır"rı bilmediler. İnsanlar, işe
gittiler, eve geldiler, çalışmaya devam ettiler."Güç"leri olmadan
koştular, çünkü "sır"rı çok az insan biliyordu. Yasaları olan bir
evrende yaşıyoruz; mesela yerçekimi yasası, eğer bir binadan düşerseniz,
iyi
veya kötü olmanız fark etmez yere düşersiniz. Hayatınızdaki her şeyi,
yakındıklarınız dahil, hayatınıza siz çektiniz!
İlk
bakışta bunu duymaktan nefret edeceğinizi biliyorum; diyeceksiniz ki:
"trafik kazasını ben çekmedim" "bu durumu ben çekmedim" ya
da yakındığınız herhangi bir şeyi çekmediğinizi iddia edeceksiniz. Bu noktada
söylemeliyim ki:
Evet hepsini siz
çektiniz!
Bu anlaması en zor olan kavramdır ama bir kez kavranırsa, hayat değiştirir. Bu
büyük "sır"rın bir parçasıdır.Birçoğumuz terslikleri çekeriz ve bunu
kontrol edemeyeceğimizi çünkü bunun, doğal yapımızda otomatikman varolduğunu
düşünürüz. Bunu ilk kez duyuyorsunuz, Düşüncelerimi değiştirmek zor olacak,
diyorsunuz. İlk başta öyle gelecek, ama sonra eğlenceli olacak. Sizden
düşüncelerinizi yönetmenizi istemiyoruz,bu sizi çıldırtır.
Bize
göre iki duygu vardır: iyi hissettiren ve kötü hissettiren. Her durumu bu iki
duyguyla değerlendiririz.
Olumsuz hisler; suçluluk veya öfke
veya kırgınlık gibi bunların hepsi aynı iyi hissetmeme duygusunu yaşatırlar.
Tüm bu hisler, bize o anda düşündüğümüzün istediğimiz türden bir şey olmadığını
söylerler. Bunlara "kötü frekans" ya da "kötü titreşim" vb.
de denebilir.
İyi hisler; sevgi, mutluluk,
umut gibi bize düşüncemizin isteyeceğimiz türden şeyleri getireceğini
söylerler. Yani "şu anda neyi kendime çekiyorum" sorusunun cevabı
hislerinizdir. Eğer iyi hissediyorsanız, devam edin doğru yoldasınız. Duygularımız
bize "doğru yolda" olup olmadığımızı gösterici birer geri dönüş mekanizmasıdır.
Daha iyi hissettikçe, istediklerimize daha yakın, kötü hissettikçe de daha uzak
oluruz. Şu anda yaptıklarınız, düşüncelerinizin ortaya çıkışıdır,
ve
bunlar gelecek yaşantınızı da oluştururlar. Ve hislerinizi gözlemleyerek karşılaşacağınız
durumun sizi memnun edip
etmeyeceğini
anlayabilirsiniz. Şu anki hissiniz, oluşmakta olanın mükemmel bir yansımasıdır.
Aslında düşündüğünüzden daha çok, hissettiğinizi alırsınız. Bu yüzden insanlar
yataktan kötü kalkarlarsa, bir döngü başlatırlar ve bütün gün öyle gider.
Hislerindeki basit değişimlerin günlerini veya hayatlarını etkileyeceğini
bilmezler. Eğer gününüze iyi başlar,
mutlu
bir ruh hali içinde olursanız herhangi bir şeyin ruh halinizi değiştirmesine
izin vermediğiniz sürece çekim yasası ile,
mutlu
ruh halinizi sürdürecek durum ve kişilerle karşılaşırsınız. İyi ve kötü
günlerin hepsi, bu insanların çoğunlukla
nasıl
hissettiklerine bağlıdır. Şimdi kendinizi sağlıklı, mutlu, çevreniz sevgi ile
sarılmış hissetmeye başlayabilirsiniz,
-şu anda gerçek olmasa
bile!- Evren
ruhunuzla, duygularınızla haberleşecek ve
hissettiğiniz yönde tezahür edecek,
çünkü
siz böyle hissettiniz...Temel olarak duygu ve düşüncelerinizle neye
odaklanırsanız, onu hayatınıza çeker ve yaşarsınız. Düşündükleriniz,
hissettikleriniz ve oluşanlar her zaman birbirine denktir. İstisnasız her an -istinasız-
Anlaması
zor, ama kendimizi açmaya başlayabilirsek, sonuçları muhteşem olacak. düşüncelerimizin
hayatımıza yaptıklarını,
farkındalığımızdaki
bu değişimle engelleyebiliriz. Yaşam boyu, kendi evreninizi kendiniz
yaratırsınız. Winston Churchill (1874-1965) İyi hissetmeniz gerçekten önemli. Çünkü
bu his evrene bir sinyal olarak yayılır, ve daha fazlasını size çeker.
Ne
kadar iyi hissedersiniz, o kadar çok mutluluğu kendinize çekersiniz ve bu
gittikçe artar. Hüzünlü olduğunuzda, bunu kolayca değiştirebileceğinizi biliyor
musunuz? Onun yerine bir müzik yerleştirin, şarkı söylemeye başlayın, bu
duygularınızı değiştirir ya da güzel bir şey düşünün, bir bebek düşünün belki
sevdiğiniz birini ve onun üzerine yoğunlaşın. Geri kalan her şeyi unutun, sadece
onu düşünün. Garanti ederim, kendinizi iyi hissedeceksiniz. Mesela evcil
hayvanlar harikadır,
size
kendinizi harika hissettirirler. Evcil hayvanınızı sevdiğinizde, bu duygu
hayatınıza iyilik getirir, bu çok güzel bir hediyedir. Hisleriniz aracılığıyla
düşüncelerinizi yönlendirmeye başladığınızda ve duygu, düşünceleriniz ve
yaşadıklarınız arasındaki uyumu fark ettiğinizde kendi gerçekliğinizin
yaratıcısı olduğunuzu bilirsiniz ve uzaktan bakanlar yaşadığınız mükemmel
hayata hayret ederler.
Bu
sırrı öğrenip, uygulamaya başladıktan sonra hayatım rüya gibi oldu herkesin
hayal ettiği gibi bir hayatım var ve onu günü gününe yaşıyorum. 4.5 milyon
dolarlık bir evde yaşıyorum, uğruna öleceğim bir eşim var. Dünyanın değişik
yerlerinde tatile çıkıyorum dağlara tırmanıyorum, safariye çıkıyorum ve bütün
bunlar devam ediyor çünkü; "sır"rı nasıl uygulayacağımı biliyorum.
"Sır"rı
kullanmaya başladığınızda hayat gerçekten harikulade olabilir ve olmalıdır da
ve olacak da. "Sır" nasıl kullanılır?
Çoğu
insan bana, yaratım sürecinde kendilerinin ve evrenin rolünü sorar. Şimdi buna
bakalım. Şu örnek üzerinden anlatalım: Alaaddin ve sihirli lambasını
biliyorsunuzdur. James Arthur Ray
(Filozof)
Aladdin
lambayı alır, okşarve içinden cin çıkar ve cin hep şunu söyler: "Dileğin
benim için emirdir." Hikayenin kökenine inerseniz, dilekler 3 taneyle
sınırlı değildir, tamamen limitsizdir. Lütfen bunu düşünün. Şimdi bu örneği
hayatınıza uygulayalım; evren her dileğinizi gerçekleştirecek devasa bir cin
gibidir ve bu cin, çeşitli adlarla bilinir: Kutsal koruyucu melek,
yüksekbenliğiniz...İstediğinizi diyebilirsiniz, sizin için hangisi uygunsa onu
seçersiniz. Fakat tüm bu söylemler tek bir noktayı işaret eder: bizden büyük
bir kuvvet var ve cin hep şunu söyler: "Dileğin benim için emirdir."
Yaratım süreci
Esther
Hicks (Abraham Öğretileri) üç adımdan oluşur: Birinci adım: istemek. İstemek için kelimelere ihtiyacınız yok
evren de zaten kelimelerinize değil tamamen
düşüncelerinize cevap verir. Gerçekten ne istiyorsunuz? Oturun bir kağıda
isteğinizi yazın. Yazarken şimdiki zaman kullanın, Şöyle başlayabilirsiniz:
"Mutluyum
ve minnetarım, peki şimdi..." ve sonrasında da nasıl bir hayat
istediğinizi yazın, her açıdan...bu gerçekten eğlencelidir. Evren önünüze
açılmış bir katalog gibidir ve sayfaları çevirdikçe: "Hmm, ben bu deneyimi
istiyorum, ben şunu da istiyorum,ve böyle biri olmak istiyorum" dersiniz,
böylece evrene sipariş vermiş olursunuz; bu, bu kadar kolaydır.
2. Adım: cevaptır. İsteğinize cevap
verilmesidir ve bu da fiziksel
formunuzla gerçekleştirebileceğiniz bir çalışma değildir.
Bu
noktada evrendeki tüm güçler isteğinize cevap vermek için devrededir:
<i>"isteğin benim için emirdir" </i> ve evren isteğinizin
oluşması için ayarlamalara başlar. Çoğumuz, gerçekten ne istediğimizi
söylememiz hususunda kendimize izin
vermeyiz,
çünkü bunun nasıl olabileceğini görmeyiz. Biraz araştırırsanız göreceksiniz ki
bir şeyi başaran herkes nasıl yapacaklarını bilmeseler de, başaracaklarını
biliyorlardı.Nasıl gerçekleşeceğini bilmenize gerek yok..Evrenin size bunu
nasıl ayarlayacağını bilmenize de gerek yoktur.
"Nasıl"ı
bilmeseniz de yolu kendinize çekeceksiniz. "Bir şeyler yanlış gidiyor,
istiyorum ama isteğim olmuyor" diye sorarsanız, deriz ki; birinci adımı
atıyor ve istiyorsunuz, ama ya sonrasında?... Evren her zaman cevap veriyor ama
anlamanız gereken 3. bir adım daha var..
3. Adım, kabul etme.
Kendinizi
isteğinizle aynı hatta getirmeniz gerekir.
İsteğinizle aynı hattaysanız, kendinizi
harika hissedersiniz. Bu keyfin,
güvenin olduğu yerdir, bu kabul
edişin, tutkuyu hissedişin olduğu yerdir,
Ama
korku, öfke, umutsuzluk hissederseniz, bunlar
isteğinizle aynı hatta olmadığınızın güçlü
göstergeleridir.
Hissettiklerinizin
önemini fark ettiğinizde, ve düşüncelerinizi, hislerinize dayanarak
yönlendirdiğinizde, yavaş yavaş görürsünüz ki düşünceniz, deneyimi oluşturmaya
başlayacaktır. Bir hayali gerçeğe dönüştürdüğünüzde, daha büyük hayalleri
gerçekleştirebilecek durumdasınızdır ve dostum, iste bu yaratım sürecidir.
00:27:22,580
--> 00:27:25,996
Çekim
yasasının uygulamasında duygularınızı düzenlemede, isteğinizle ilgili
hareketler size yardım eder. O arabayla deneme sürüsüne çıkın, o ev için
alışverişe gidin, evin içine girin, onu kendinize çekecek duyguları oluşturmak
için ne gerekirse yapın, sonra bir an gelir, bir bakarsınız o karşınızdadır, ya
da aklınıza bir fikir gelir ve harekete geçersiniz,
fakat
kesinlikle "bunu şöyle yapabilirim, ama ..." diye çelişkiye düşmeyin.
Hareket bazen gereklidir. Evrenin size ulaştırmak istediğiyle aynı hattaysanız,
bu size büyük keyif ve canlılık verir, herşey çok eğlenceli olur, zaman durur,
bütün gün aynı şeyi yapabilirsiniz.
Evren
hızı sever, ertelemeyin, fırsat oluştuğunda, harekete geçin! hissettiğinizde,
hiç beklemeyin,harekete geçin! Bu sizin görevinizdir, tek yapmanız gereken bu.
İstediğiniz her şeyi kendinize çekeceksiniz ihtiyacınız para ise, çekeceksiniz!
İhtiyacınız birileri ise, çekeceksiniz! ihtiyacınız bir kitap ise,
çekeceksiniz! Neyi çektiğinize dikkat etmelisiniz! Çünkü ne istediğinizin
görüntülerini zihninizde tuttukça, onlara çekileceksiniz ve onlar da size.
Böylece
düşünceleriniz, sizin aracılığınızla fiziksel realiteye dönülecektir ve bu,
yasa sayesinde gerçekleşir. Başlangıçta hiçbir şeyiniz olmayabilir, hiçbir yol
da olmayabilir, ama bir yolu bulunacaktır.Karanlık bir yolda giden bir arabayı
düşünün,
sadece
birkaç metre önünü görür. California’dan New York ’a tüm yolu sadece bu birkaç
metreyi görerek gidebilirsiniz.
Hayat
da böyle ilerler; görmesek de yolun devam edeceğine güvenirsek, hayat bizi
gerçekten gitmek istediğimiz noktaya
götürecektir.
çünkü siz böyle olmasını istersiniz. Merdivenin tümünü görmeniz gerekmez, ilk
adımı atın yeter. Martin
Luther King, JR (1929-1968)
Merak
edilen diğer bir konu da oluşumun ne kadar zaman alacağı. Araba, ilişkiler, ya
da olması istenen şeyler, ne zaman gerçekleşecek? Bunun bir kuralı yok, 3
dakika veya 3 gün veya 30 gün de olabilir.. bence bu daha çok sizin evrenle ne
kadar aynı hatta olduğunuzla ilgili..İsteğinizin
büyüklüğü - Evren için büyüklüğün bir önemi yoktur. Bob Doyle (Yazar)
Bilimsel
olarak, size göre devasa bir şeyle size göre çok küçük bir şeyi kendinize
çekmek arasında bir fark yoktur.
Evren
hepsini de hiç çaba harcamadan gerçekleştirir. Çimenler hiç çaba harcamadan
çıkar, evrenin müthiş bir düzeni vardır. Her
şey zihnimizdedir! "Bu çok büyük, olması zaman alır" diyen de, "bu ufak bir şey hemen olur"
diyen de biziz.
Bunlar
bizim tanımladığımız ölçütlerdir, evrene göre böyle kurallar yoktur. Eğer hemen
olmasıyla ilgili duygular üretirseniz,
cevap
verir. Bazı insanlar ufak şeylerle daha rahat olurlar. O yüzden istemeye küçük
bir şeyle başla,mesela bir fincan dolusu kahve ile deriz. Kendinize güzel bir
fincan dolusu kahve dileyin bugün için mesela. Uzun zamandır görmediğiniz bir
arkadaşınızı düşünün. İlginç bir şekilde birileri, o kişi hakkında konuşacaktır
yanınızda, ve o kişi sizi arayacak veya mektup yazacaktır. İnsanlar benim park
yeri bulma becerime şaşırırlar. Bunu "sır"rı ilk kavrayışımdan beri
yaparım. Tam istediğim yer ve şekilde bir park yeri hayal ederim ve %95
olasılıkla, o yer benim için hazırdır. Bana sadece aracı oraya koymak kalır. %5
oranda ise oranın boşalması için bir iki dakika beklerim; bunu hep yaparım.
Güçlü Süreçler Çok fazla insan,
mevcut koşullarında kendini kıstırılmış,
sıkışmış hisseder. Şuna dikkatinizi
çekmek isterim: Şu anki koşullarınız ne olursa olsun, o sadece şu anki gerçekliğinizdir, ve şu anki gerçeklik, bu "sır"rı öğrenmenizle
Beraber
değişmeye başlayacak. Bazen bu sıkışma, sizin yüzünüzdendir, çünkü aynı şeyleri
tekrar tekrar düşünürsünüz
ve
aynı sonuçları tekrar tekrar yaşarsınız. Sebebi şudur ki, çoğu insan
düşüncelerinin büyük kısmını, gözlemlerine dayanarak oluşturur. Ne olduğuna
bakarken, ne olduğunu düşünmeye başlarsınız, Ne olduğunu düşünürken, çekim
yasası
size
daha fazlasını getirir sonra, siz onun sadece ne olduğunu incelerseniz ve
incelerken ne olduğu üzerine düşünürseniz
çekim
yasası onun ne olduğu incelemenizin sonuçlarını size getirir. sonra da siz
onun...Bu kısmı daha önce görmüştük değil mi?
Karşınıza
çıkana olumlu bir yönden bakmanın bir yolunu bulmalısınız. Birçok insan mevcut
durumlarına bakıp "Ben buyum!" der, siz bu değilsiniz! Siz geçmişte
böyle idiniz. Şu anki durumunuza bakarsak; diyelim ki bankada çok paranız yok,
ya da ilişkileriniz, sağlığınız istediğiniz gibi değilse bu kim olduğunuzla
ilgili değil. bu sizin geçmişteki düşünce ve
hareketlerinizle
ilgilidir. Sürekli bu döngüyü tekrarlarsanız kendinizi şu andaki koşullarınızla
tanımlarsanız gelecekte de aynılarını yaşamaykendinizi mahkum edersiniz!
Yaşadıklarımız, düşündüklerimizin sonucudur. Buddha
Hayatınızı
düzenlemek için şimdi ne yapabilirsiniz? Size şunu önerebilirim; minnettar
olduğunuz şeylerin listesini yapmaya başlayın. Çünkü bu düşüncenizi ve
enerjinizi değiştirir. Bu egzersizden önce istemediklerinize, sahip
olamadıklarınıza,
sorunlarınıza
odaklanıyor olabilirsiniz. Bu egzersizden sonra farklı bir yöne dönmeye
başlarsınız: Hoşlandığınız her şey için minnettar olmaya başlarsınız. Minnet
gerçekten de daha fazlasını hayatınıza getirir. Herkes bilir, küçük şeyler için
şükretmek, daha fazlasını istemektir! Her zaman şükretmek, kaynakları size
doğru çeker.
Düşündüğümüz
ve şükrettiğimiz şeyleri kendimize çekeriz. Bu hepimizin her gün yapması
gereken çok güçlü bir egzersiz
ve
benim için, her sabah yaptığım güçlü bir egzersiz.
Uyanmak
ve "teşekkür ediyorum" demek, ve diş fırçalarken, şükrettiğim şeyleri
düşünmek. Sabah rutin işlerimi yaparken
bu
minnet duygusunu hissetmek. Sahip olduklarınızla ilgili hislerinizi ne kadar
çabuk değiştirirseniz minnet duyduklarınızı o kadar çabuk hayatınıza
çekersiniz. Çünkü etrafınıza bakar ve "istediğim arabaya sahip
değilim" "istediğim eve sahip değilim vs..." derseniz...durun
durun, bunlar istemediğiniz şeyler!
Sahip
olduğunuz için şükrettiğiniz şeylere odaklanın. Mesela bu filmi izleyecek
gözleriniz var! ya da sahip olduğunuz giysiler, sahip olduğunuz için
şükrederseniz, kısa süre sonra daha iyisine kavuşursunuz! Herkesin, işlerin
kötü gittiğini
Lee
Brower (Öğretmen) düşündüğü zamanlar olur. Ben de böyle bir zamanımda, bir taş
buldum. Beni bu taşı tutarken görebilirsiniz. Bu taşı cebime koydum. Bu taşa
her dokunduğumda şükrettiğim bir şeyi düşünürüm. Her sabah kalktığımda
cebime
koyarım, şükrettiklerimi düşünürüm, Geceleri naparsınız, cebinizi boşaltırsınız
ve o hep oradadır. Bu taşla ilgili
inanılmaz
deneyimlerim oldu, mesela Güney Afrikalı bir arkadaşım vardı, bu taşı
düşürdüğümü gördü, ne olduğunu sordu;
O
nedir? ona bunun bir şükran taşı olduğunu söyledim. Şükran Taşı. 2 hafta sonra
bana Güney Afrika’dan bir e-mail attı,
oğlu
bir çeşit hepatitten ölmek üzereymiş, benden 3 tane şükran taşı istedi. Şükran
taşı, yolda bulduğum sıradan
bir
taştı, ve "tamam" dedim. Ona en özel taşları bulacağım konusunda
garanti verdim ve bir nehir kenarına gidip, taşları seçtim ve ona yolladım.
4-5
Ay sonra ondan bir e-mail aldım: "Oğlum iyi, her şey yolunda"
diyordu, "Tanesi 10 dolardan, 100’den fazla şükran taşı sattık, ve paranın
hepsiyle bağış yaptık, çok teşekkür ederiz." şükretmek çok önemli.
Hayatınızı
değiştirmeye başlamak için önereceğim bir diğer yol: tasavvur etmek. Bunun
sizin için ne kadar güçlü
olabileceğini
anlatamam. Tasavvur etme yöntemini, Apollo programından aldım Dr. Denis Waitley
(Psikolog) ve 1980-90’lar boyunca olimpik programa uyguladım, bu sonradan
"görsel prova" adını aldı.Tasavvur ettiğinizde, gerçekleştirirsiniz!
Zihinle
ilgili gözlemlediğimiz ilginç bir nokta şuydu:
olimpik atletleri alıyor ve onları gelişmiş biyolojik gözlem
makinalarına bağlıyorduk ve onlara sanki şu anda yarışmadalarmış gibi
koştuklarını imgelemelerini söyledik. Sonuç inanılmazdı, zihinlerinde koşarken
de aynı kaslar, sanki koşudaymış gibi aynı zamanda kasılıyordu. Bu nasıl
olabilir? Bence, bir şey zihninizde oluyorsa, madden de olacaktır. Zihindeyse,
bedende de olacaktır. Tasavvur ederken, zihninizde o resmi canlandırırken her
zaman ve sadece sonucu düşünün. Örneğin, ellerinize dikkatlice bakın!
Gerçekten
dikkatlice...derinizin rengine, benlere, damarlarınıza, parmak boğumlarınıza,
el çizgilerinize, tırnaklarınıza...
gözlerinizi
kapatmadan önce bunları iyice inceleyin ve sonra elinizi, parmaklarınızı yeni
arabanızın direksiyonunda hissedin.
Bu
gerçek, holografik bir deneyimdir. O kadar gerçektir ki, o an arabaya ihtiyaç
duymazsınız çünkü zaten arabanız vardır!
Çekimi
harekete geçiren bu histir, düşünceyle ilgili resim değildir. İnsanlar olumlu
düşünüp, tasavvur ederlerse yeterli olacağını düşünürler, ama, bunu
hissetmezlerse çekim gücünü yeterince oluşturamazlar. Burası "sır"rın
gerçekten harekete geçtiği andır. Kendinizi arabanın içinde hissedersiniz. "Umarım
bir gün o arabayı alabilirim." veya "Bir gün o araba benim
olacak." değil, çünkü siz "şu an" ile ilgili bir his
içindesinizdir, bir saat sonrası veya gelecekle ilgili değil.
Eğer
"gelecekte inşallah" duygusuyla yaşarsanız, o hep "gelecekte
inşallah" kalacaktır.
Neşeyi
hissedin, mutluluğu hissedin. Karanlık ve sessiz odada ne kadar aptalca gelse
de, bağırın! Bunu yapın!
Birçokları
"Hadi ama, bunu yapmam şart mı?" diyecek. Bu değişimi ne kadar
istediğinize bağlı! Bu duygu, evrenin gücünü göstermesine bir geçit olacak. Bu
gücün ne olduğunu söyleyemem, tek bildiğim, onun var olduğu. Alexander Graham
Bell (1847-1922)
Bizim
işimiz "nasıl" olacağını bilmek değil. "Nasıl"lar evrenin
işi. Evren hayalinizle aranızdaki en kısa, ahenkli, hızlı yolu her zaman bilir.
Beklediğinizde, evrenin size getirdiğine hayran kalacaksınız. Bu, sihrin ve
mucizelerin olduğu noktadır.Her gün bu tasavvur etme egzersizini yapacaksanız
-ki bu bir angarya olarak görülmemeli- şunun altını çizeyim; sırla ilgili
buradaki en önemli nokta gerçekten
mümkün olduğu kadar "iyi" hissetmeniz gerekliliği. Gerçekten bu yönde
yaşayan insanlarla,
hayatın
sihrini yaşamayan insanlar arasındaki tek fark: bu sihri yaşayan insanlar, bu
yöntemleri hep kullanırlar ve sihir onlar için bir kez değil, her zaman gerçek
olur. Çünkü onlar bunu her an tekrar hatırlar ve tekrar tekrar uygularlar,
sadece
bir kereliğine değil!
İnsanlar
bu yönteme bir süre kapılırlar, ve uygulamaya başlarlar. "Bu işi çözdüm,
hayatımı değiştirmeye başlayacağım" derler, ama daha henüz sonuçlar
oluşmaya başlarken, yüzeysel bir bakışla "bu yöntem işe yaramıyor"
derler ve vazgeçerler ve evren de der ki "isteğin benim için emirdir"
ve her şey başa döner! Çekim yasasıyla ilgili bir örnek verirsem,
1995’de
kendime bir "hayal panosu" yaptım.
Bu
panoya sahip olmak veya ulaşmak istediklerimin resimlerini astım. Ev,
araba,eşim vs.ve her gün, ofisimde otururken,
panoya
bakarak, isteklerimi -sanki elde etmişçesine- tasavvur ettim. Sonra taşınırken
tüm eşyaları kutulara kaldırdık ve 5 yıl içinde 3 ayrı yere taşındık ve en son
California ’daki bu eve eski evimizdeki eşyalar, kutular da geldi. Bir sabah
7:30 da, oğlum ofisime girdi, kapı önündeki 5 yıldır kapalı kutunun üzerine
oturdu, Oğlum kutuya vurmaya başladı ve dedim ki: "canım çalışıyorum,
lütfen yapma" o da dedi ki:
"Baba bunun içinde ne var?"
"İçinde hayal panom var, canım"
dedim.
"Hayal panosu nedir?"
"Ulaşmak
istediğim hedefleri yerleştirdiğim bir pano" dedim. Tabii sadece 5,5
yaşında olduğundan beni anlamadı.
Ona
göstermek daha kolay bir yol olacaktı. Kutuyu açtım, panoları çıkarttım, panoda
5 yıl önce hayal ettiğim evin
resmini
gördüm ve şok oldum, çünkü biz o evde yaşıyorduk, haberim bile yoktu ama
tamamen aynı evi almıştım.
Eve
bakıp ağlamaya başladım, dağılmıştım."Neden ağlıyorsun?"
"Canım,
nihayet çekim yasasını tamamen anladım, nihayet kuvvetle hayal etmeyi anladım,
okuduğum, üzerine çalıştıklarımın nasıl işlediklerini anladım, hayatım boyunca,
şirketler için yaptığım, benim hayatımda da işe yaradı...
Hayalimdeki
evi almıştım, haberim bile yoktu." Hayal etmek herşeydir. O, gelecekte
yaşanacakların ön gösterimidir.
Albert
Einstein (1879-1955)
Ne
istediğinize karar verin, elde edebileceğinize inanın, hak ettiğinize ve mümkün
olduğuna inanın ve günde birkaç kere gözlerinizi kapatıp hayal edin. Hayalinizi;
elde ettiğinizdeki duygularınızı hissetmeye çalışın. Ondan sonra, şu anda sahip
olduğunuz için minnettar olduklarınıza odaklanın ve bundan zevk alın, evrene
bunu yayın. İnanın evren bunu nasıl oluşturacağını bilir.
Paranın
Sırrı
"Sır" benim için büyük bir değişim yarattı. Jack Canfield (Yazar)
Babam
çok olumsuz bir insandı. Zenginlerin diğer insanları aldatan, kandıran insanlar
olduklarını düşünürdü. Ben de paraya dair olumsuz inançlarla yetiştim: paran
varsa, sen kötü biriydin, sadece kötü insanların parası olurdu, "Para
ağaçta yetişmiyor", "Beni Rockefeller (milyoner) mı sanıyorsun?"
en sevdiği sözlerdendi.. Tabi ben de hayatın zor olduğuna inanarak büyüdüm,
hayat "zor ve mücadele dolu" idi. Ancak W. Clement Stone ile
tanıştıktan sonra hayatımı değiştirmeye başlayabildim. İnsan, aklının
tasarlayabildiği kadarını elde eder. W. Clement Stone (1902-2002)
C.
Stone ile çalışırken bana, ‘gerçekleştiği zaman beni hayrete düşürecek şeyleri’
hedeflememi söyledi. Aklımı başımdan alacak şeyleri. "Oluştuğu zaman
bileceksin ki gerçekleşti, çünkü sen onu istedin"
O
zaman yılda 8000 dolar kazanıyordum; "Yılda 100.000 dolar kazanmak
istiyorum." dedim. Nasıl gerçekleşeceği ile ilgili
bir
fikrim yoktu. Herhangi bir stratejim ya da fikrim yoktu. Sadece şunu söyledim:
"Olacağına olan inancımı deklere ederim." O gerçekmişçesine
davranacağım ve gerisini evrene bırakacağım." ve yaptım da...Benden her
gün gözlerimi kapayıp, hedeflerime ulaştığımı hayal etmemi istedi…Kendime bir
100.000 dolar yaptım ve tavana yerleştirdim. Böylece sabah uyandığımda ilk
dikkatimi çeken o oluyordu ve gözlerimi kapatıp, 100.000 dolara sahip olduğumu
hayal ediyordum.
30
gün boyunca hiçbir şey olmadı. Müthiş bir fikir veya para teklifi gelmedi.
Sonra bir gün duşta aklıma 100.000 dolarlık bir fikir geldi. Bir kitap
yazmıştım ve eğer kitabım 400.000 satarsa bu parayı kazanabilirim dedim. Bir
kitabım vardı, ama bu düşünce hiç aklıma gelmemişti. İşin püf noktası da şu:
İlham geldiğinde, ona güvenin ve harekete geçin!
Nasıl
yapacağımı bilmiyordum. Nasıl olup da kitabımın o kadar satacağını bilmiyordum?
Sonra bir markette National Enquirer'i gördüm. Daha önce milyonlarca kez
görmüştüm, ama önemsememiştim. Ama birden dergi önemli hale geldi
ve
dedim ki "kitabım orada tanıtılırsa istediğim kadar satılabilir." Altı
hafta sonra New York'ta bir konuşma yaptım.
Bir
hanım yanıma geldi "Harika bir konuşmaydı, sizinle röportaj yapmak
isterim, kartımı vereyim" dedi. "Nerede yazıyorsunuz?" dedim.
"Serbest çalışırım, ama çoğunlukla National Enquirer'a yazarım." Zihnimde
"Alacakaranlık Hikayeleri"nin müziğini duymaya başladım, bu gerçekten
işliyor!
Sonuçta
makale yayınlandı ve kitabım satmaya başladı. Söylemek istediğim, hayatıma tüm
bunları çeken bendim ve kısa kesmek gerekirse, 100.000 dolar değil ama 92.327
dolar kazandık ve bu harikaydı."Bu işe yaramayacak!" dediğimizi mi
düşünüyorsunuz?
Hayır, sürekli "Bu harika olacak!" dedik. Sonra eşim bana dedi ki: "100,000
dolarda işe yarıyorsa neden
1
milyon dolarda yaramasın?" "Bence de, neden denemeyelim!"
Yayıncım,
ilk 'Tavuk suyuna çorba' kitabıma üzerinde gülen bir yüz olan, bir milyon
dolarlık bir çek yazdı! Çünkü bu da onun yazdığı ilk milyon dolarlık çekti. Ben
bu "sır"rın işe yarayıp yaramadığını test ettim, ve işe yaradığını
kendim yaşadım.
ve
sonraki her günümü bu şekilde yaşadım. Bu filmi izleyen birçok insanın şöyle
dediğini duyar gibiyim: "Hayatıma daha fazla parayı nasıl çekerim?"
"Nasıl daha fazla bolluk ve servet sahibi olurum?" "Nasıl işimi
daha fazla sever, ve kredi kartlarıyla baş ederim?"
"Nasıl
daha fazlasına sahip olurum?" Niyet edin! Bu yine "sır" ile
ilgili konuştuklarımıza çıkar. Yapmanız gereken, evrenin katalogundan
istediklerinizi seçmek. ve nakit bunlardan biriyse, ne kadar istediğinizi
söyleyin. "Önümüzdeki 30 günde, beklenmedik bir yerden 25.000 dolar
gelmesini istiyorum." Deyin veya her neyi istiyorsanız..Birçok insanın
hedefi
borçlarını
ödemektir, oysa bu düşünce şekli sizi hep borçlu tutacaktır. Düşündüğünüz şeyi
kendinize çekeceksiniz,
"Ama
ben bundan kurtulmayı düşünüyorum." derseniz, kendinize çekersiniz. Borç
üzerine düşündükçe,borcu çekeceksiniz.
Kendinize
günlük bir otomatik geri ödeme program yapın ve “bolluğa odaklanmaya” başlayın.
Birçokları bana "seneye kazancımı ikiye katlamayı istiyorum" der ama,
hareketlerini ve bunun gerçekleşmesi için gerekli olanları yapmadıklarını
gördüğünüzdeya da "bunu yapamam" dediklerinde bilin bakalım ne
olur?Tahmin edin... - "isteğin benim için emirdir!"
Yeterli
para olmadığından yakınırken, arkadaşınıza bundan bahsederken, bundan dolayı
mutsuzken, bununla ilgili düşüncenin oluşumunu sürdürürsünüz ve bu izlediğiniz
bir şeyi istemekten çok farklıdır.Daha fazla para istemek yerine, ne kadar az
olduğuna odaklanırsınız. Bu "sır"rı ilk anladığımda birçok fatura
ödüyordum, David Schirmer (Yatırım Eğitmeni)
bir
sürüsü de sürekli posta kutuma doluşuyordu. "Bunu nasıl
değiştirebilirim?" dedim. Çekim yasası “Neye odaklanırsan
elde
edersin?” der.
Bankadan
hesap belgemi aldım, mevcut bakiyemin olduğu yeri silerek, olmasını istediğim
miktarla değiştirdim ve bana sadece çeklerin gönderildiğini hayal ettim. Bir ay
içinde işler değişmeye başladı ve bu inanılmazdı. Artık sürekli çek alıyorum, fatura da
geliyor, ama daha çok çek alıyorum. "Para kazanmak zordur." inancıyla
büyüdüm. Bunu "para kolay ve sık kazanılır" düşüncesiyle değiştirdim.
Başlangıçta
yalan gibi gelir. Beyninizin bir kısmi "Seni yalancı, para zor
kazanılır." der. Bir süre bu düşünceler zihninizde
bir
nevi tenis maçı yapar. Servet yaratmaya gelince, bu tamamen nasıl
düşündüğünüzle ilgilidir. Birebir konuşmalarla yaptığım danışmanlığın %80’i
düşünce şekli ve psikolojileriyle ilgilidir. Dinleyenler "Bunu sen
yapabilirsin ama, ben bunu yapamam!" der, oysa herkesin, parayla
ilişkisini düzenleyecek kapasitesi vardır.
Parayla
hiçbir sorunu olmayan ama ilişkileri dökülen pek çok insan tanıyorum ve bu da
zenginlik değildir, cidden değildir.
Paraya
odaklanarak kendinize çekebilirsiniz ama bu varlıklı olacağınız anlamına gelmez
tabii ki para zenginliğin bir parçasıdır, ama sadece bir parçasıdır.
Çok
maneviyatı olan ama her zaman hasta ve kırgın olan insanlar tanıyorum; bu da
varlık değildir. Hayat her alanıyla birbirine bağlıdır. Batı kültüründe
yetişmiş birçok insan başarılı olup, istediği işe, eve sahip olmak ister; ama
tüm bunlara sahip olmak, asıl isteğimiz olan mutluluğu bize garantilemez!
Bunlar iç huzuru bize getirmez, tersine iç huzuru ve mutluluğu sağlamak
kendimize bunları çeker. Marci Shimoff (Yazar)
İlişkilerin
"Sır"rı Benim için "sır" şudur: Marie
Diamond (Feng Shui Danışmanı)
Hepimiz
bu evrende yaratıcıyız, ve meydana getirmek istediğimiz her dilek
gerçekleşecek, duygu, düşünce ve dilekleriniz
çok
önemli çünkü oluşacak! Bir gün bir eve gittim. Ev sahibi ünlü bir sanat
yönetmeniydi. Her köşede güzel, çıplak ve
sırtını
dönmuş, "Sana bakmam." der gibi oturan kadın resimleri vardı. "Bence
aşk hayatınızda sorun yaşıyorsunuz" dedim.
"Siz
müneccim misiniz? Nedir?" dedi.
"Tam yedi yerde aynı kadın resmi var."
"Resim
yapmayı seviyorum, hepsini kendim yaptım."
"Bu
daha da kötü." "Çünkü tüm yaratıcılığınızı buna koymuşsunuz."
İşi
gereği etrafı aktrislerle dolu olan çok yakışıklı bir adamdı, ama romantizm
yasayamıyordu.
"Ne
istiyorsunuz?"
"Haftada
3 kadınla buluşmak istiyorum."
"Tamam,
kendinizi 3 kadınla resmedin ve evin her köşesine koyun."
6
ay sonra Avrupa'da, ona tekrar rastladım ve aşk hayatını sordum.
"Harika,
sürekli arıyor, buluşmak istiyorlar."
"Çünkü
siz dilediniz."
"Haftada
3 randevum oluyor."
"Sizin
adınıza sevindim."
"Ama
artık düzenli bir ilişki istiyorum. Evlilik istiyorum ve de romantizm..."
"O
zaman resmini yapın!"
Böylece
kendini güzel, romantik bir ilişkide resmetti.Bir yıl sonra evlendi ve halen
çok mutlu. (Ç.N. İşte Feng Shui'nin özü.)
Çünkü
farklı bir dilek ortaya koydu. Aslında yıllardır istiyordu ama gerçekleşmemişti
çünkü, dileği kendi oluşturduğu dış koşullar (evi) nedeniyle oluşamamıştı ve
engellenmişti.
Bu
bilgiye sahipseniz, onunla oynamaya başlayın. İlişkilerde önemli olan kimin ilk
olarak ilişkiye girdiğidir; Lisa Nichols (Yazar) burada partnerinizden değil,
sizden bahsediyorum, Siz kendinizden hoşlanmazken, nasıl bir başkasının sizden
hoşlanmasını beklersiniz? Çekim yasası size istediğinizi getireceğine göre, şu
soruya çok ama çok net cevap vermelisiniz;
Kendinize,
diğerlerinin size davranmasını istediğiniz gibi mi davranıyorsunuz? Kendi
kendinizin çaresisiniz, John Gray (Psikolog) karşıdan beklemeyin, onun yerine
zamanınızı kendinize istemeye ayırın. O bolluğu hissedin ve istedikleriniz size
aksın. Partnerimin bana güzelliğimi göstermesini beklediğim ilişkilerim oldu. Onun
bana güzelliğimi göstermesine ihtiyaç duyuyordum. Çünkü kendimi güzel
hissetmiyordum. Çünkü büyürken ki idollerim Charlie'nin Melekleri,ve Wonder
Woman idi ve hepsi de harika kadınlardı ve ben hiçbirine benzemiyordum. Bu
böyle devam etti, ta ki ben Lisa’ya, olduğu gibi aşık olana dek..Dolgun
dudaklar, yuvarlak kalçalar, çukulata ten. Bundan sonra dünyanın geri kalanı
Lisa’ya aşık olmaya başladı. Sizinle ilgili harika bir şey söyleyeceğim.
Kendimle tam 44 yıl çalıştım,kendimi öpmek istiyorum.
Çünkü
siz kendinizi seveceksiniz..Burada kibirden değil, sağlıklı bir ruh halinden
bahsediyorum ve kendinizi sevdikçe,
başkalarını
da seversiniz. Bazen "İşteki insanlar çok negatif." ya da
"Birlikte yaşadığım adam çok asabi." ya da "Çocuklarımla başım
dertte!" derler. Kendinizi etrafınızdaki insanların en iyi yönlerini
görmeye alıştırın. Birlikte çok zaman geçirdiğiniz insanların iyi yönlerinin
bir listesini yapın. Kötü bir olay yaşadığımız, kötü bir ilişkimiz olan biri
olabilir. Zihninizde, biraz çabayla onun en sevdiğiniz yönlerine
odaklanırsanız, o da size daha çok öyle davranır.
Bunu
gerçekleştiremeseniz bile, o kişiler, sizin ondan beklediğiniz modda veya
davranış durumunda değillerse eğer,
kısaca
ters bir durum sözkonusu ise, çekim yasası sizi ayni ortamda tutmayacaktır, frekanslarınız
tutmayacaktır. İyi hissetme potansiyelinizi fark ediyorsanız, başkasından
farklı olmasını beklemezsiniz ve iyi hissedersiniz. Dünyayı, eşinizi,
çocuğunuzu kontrol etme isteğinin verdiği imkansızlık hissinden kurtulur, özgür
hissedersiniz.
Kendi
gerçekliğinizi yaratan sadece sizsiniz.bir başkası değil. Sadece siz!
Sağlığın
"Sır"rı
Vücudumuz
düşüncemizin bir ürünü olduğuna göre, John Hagelin (Kuantum Fizikçisi) modern
tıpta artık anlıyoruz ki
düşüncelerimiz
vücudumuzun görüntüsünü, işleyişini ve sağlığını etkiler. İyileştirme
yöntemlerinde plasebo etkisi diye bir kavram olduğunu biliyoruz. Plasebo,
herhangi bir etkisi olmayan içi Dr. John Demartini (Filozof) şeker veya başka
birşey dolu kapsüllerdir. Hastaya bunun etkili olduğunu söylersiniz ve ilacın
vereceği aynı tepkiyi alırsınız, hatta bazen plasebo o etki için tasarlanan ilaçtan
daha fazla etki gösterir.
İyileşmede
en önemli faktör insan zihnidir. Bazen ilaçlardan daha çok işe yarar. Hasta
olan kişide, önce hemen ilaç kullanmak yerine, zihninde bunu yaratan düşünceyi
araştırma seçeneği vardır.Eğer ölümcül akut bir durum sözkonusu ise
tabii
ki zihinsel nedenleri araştırmak yerine hemen ilaç kullanmak daha akıllıca
olacaktır. İlaçları hemen silmemek lazım,
her
türlü tedavinin bir yeri vardır. İyi hissetmenin, akan tek bir ırmağı vardır,
Saf pozitif enerjinin ırmağı ve tüm evren bununla doludur.
Burası
temelleri refaha dayalı bir dünya. Refah her yerde bulunur. Bu refahın ve
bolluğun size akmasına izin verirseniz
çok
çok iyi hissedersiniz ve bunu reddederseniz pek de iyi hissetmezsiniz. Kabul ya
da reddettiğiniz tek bir bolluk ve refah akımı vardır ve duygularınız size ne
yapacağınızı söyler: bu akıma direnebilir ya da izin verebilirsiniz.
Yeni
dönem hastalıklarını taşıyan hastaları görmüşsünüzdür.Durun ve bu kelime
üzerine düşünün: dis-ease. (hastalık)
Kelime
üzerine yoğunlaşın. Bir vücut var ve o ease (rahat) değil. Binlerce hastalık ve
tedavi şekli var. Dr. Ben Johnson (Hekim) ama hepsi tek bir şeyin sonucudur;
stres.
Bir
zincire ya da düzeneğe yeterince stres uygularsanız kırılır. Psikolojimiz
hastalıkları yaratır. Bu şekilde yeterince mutlu ve minnettar olmadığımızı
kanıtlar; vücudumuzun belirti ve işaretleri kötü bir şey değildir. Bir
hastalığı ortaya çıkan
kişinin
sıkça sorduğu doğru düşünce yöntemleriyle, bunu yenip yenemeyeceğidir? cevabı;
“Evet, yenebilirsiniz.”
23
Kasım'da meme kanseri olduğumu öğrendim. Güçlü bir inançla ve tüm kalbimle
zaten iyileşmekte olduğuma inandım,
gün
boyunca iyileştiğim için şükrettim. Tekrar tekrar iyileştiğime şükrettim.
İyileştiğime tüm kalbimle inandım. Sanki hiç kanser olmamışım gibi düşündüm. Bu
süreçte iyileşmeme yardımcı olmak için komedi filmleri izledim,Yaptığım sadece
buydu: Bol bol gülmek. Hayatımıza hiç stres sokmadık çünkü stresin, iyileşmeye
çalışan biri için en kötü şey olduğunu biliyorduk. Tanı konduktan sonra
iyileşmem yaklaşık 3 ay sürdü ve kemoterapi ve radyoterapi almadım.Kendini
iyileştirmeye dair temel bir yapımız var. Bir yarayı kapatabilirsiniz, bir
enfeksiyon kaptığınızda bağışıklık sisteminiz onu yok eder. Bağışıklık
sistemimiz kendimizi iyileştirmek için vardır. Hastalık sağlıklı ruh hali olan
bir vücutta var olamaz.
Vücudunuz
her saniye milyonlarca hücreyi yok edip yenilerini yapıyor. Vücudumuzun bazı
parçaları, kendilerini birkaç günde bazıları birkaç ayda, bazıları birkaç yılda
yeniler.
Yani
birkaç yılda bir yepyeni bir vücudumuz olur. Bir hastalığınız varsa, ona
odaklanıp insanlara bundan bahsediyorsanız,
daha
fazla “hasta hücre” üretirsiniz! Kendinizi çok sağlıklı farz edin. Hastalıkla
ilgilenmeyi doktora bırakın.Kalçanızdaki ağrı nedeniyle korku hissetmekle o
ağrıya umut dolu yaklaşmak arasındaki farka dikkat edin! Korku ve umut
arasındaki fark
"iyileşmek
ya da iyileşmemek" tir. Daha mutlu
düşünceler, daha mutlu bir vücut biyokimyası oluşturur ve bu da daha sağlıklı
ve mutlu bir beden yaratır. Tam tersi olumsuz düşünce ve stres vücudu ve beyin
fonksiyonlarını düşürür. Çünkü düşüncelerimiz vücudumuzu tekrar tekrar yaratır,
düzenler kurar.
Kendimizi
psikolojik stresten uzak tutarsak vücut programlandığını yapar: Kendini
iyileştirir. Yenilenen böbrekler gördüm.
İyileşen
kanserler gördüm. Geri gelen veya düzelen görme yetisine tanık oldum.Her zaman
iyileştirilemez (incurable)
olanın
anlamının içten gelen iyileşme (in-curable) olduğuna inandım.Kendinizi
iyileştirip hayatınızı iyileştirebilirsiniz.
Hikayem 10 Mart 1981'de başladı.
Tüm
hayatım asla unutamayacağım o gün de değişti. Bir uçak kazası geçirdim.
Hastanede gözlerimi açtığımda tamamen felçtim.Omuriliğim zedelenmişti. Omurlarım
kırılmıştı. Yutma fonksiyonum bozulmuştu öyle ki bir şey yiyip içemiyordum.
Diyaframım
zedelendiğinden nefes bile alamıyordum. Tek yapabildiğim göz kırpmaktı. Doktor,
hayatım boyunca bir sebze
gibi
kalacağımı söyledi. Hayatımın geri kalanında sadece gözlerimi
kullanabilecektim,bana çizilen tablo böyleydi.
Ama
onların ne düşündüğünün bir önemi yoktu, benim düşündüğüm tek bir şey vardı: "Noel’e
kadar yürüyeceğim!"
Zihnimde
kendimi hastaneden yürüyüp çıkan sağlıklı bir insan olarak resmettim. Hastanede
yapabildiğim tek çalışma
zihnimi
bu yönde çalıştırmak oldu. Doktorlar bir daha normal soluk alıp veremeyeceğimi,
çünkü diyaframımın zedelendiğini
söylemişlerdi
ama içimden "derin nefes al, derin nefes al" diyen o küçük sesi
dinledim ve bir gün o nefesi aldım ve onlar buna bir açıklama bulamadılar.
Beni
hedefimden uzak düşürecek hiçbir düşünceyi zihnimde tutmadım.Noel’de hastaneden
yürüyerek çıkmak hedefimdi.
Hastaneden
kendi ayaklarımın üstünde yürüyerek çıktım..Onlar bunun mümkün olmadığını
söylemişlerdi, o günü asla unutamam. Bu filmi şu anda izleyenlere hayatımı ve
bu hayatta neler Morris Goodman (Mucize Adam) yapabileceklerini beş kelime ile
özetleyecek olursam: insan neyi düşünürse, o olur.
Dünya'nın
"Sır"rı
Etrafımızda
hayatını koşullu yaşayan birçok insan var. Etraflarına bakarlar, güzellikleri
görürler ve derler ki: Evet, bunlardan daha fazla istiyoruz, "bunun için
mücadele etmeye, enerjimizi, paramızı vs. harcamaya devam edeceğiz"" ve
etraflarında istemedikleri şeyleri, kendilerinin ya da başkalarının yaşamasını istemedikleri
korkunç olayları görünce de
"bunlardan
kurtulmak için bir şeyler yapmamız lazım" derler.Bilmezler ki istenmeyeni
ittikçe ona güç verirler! Bu dünyada savaş var; güce karşı, kansere karşı, erken
yaşta gebeliğe karşı, terörizme karşı, şiddete karşı,tekrar belirtelim
terörizme karşı..Terörizme karşı bir savaş olduğunu belirtmiş miydik?
Tüm
bu girişimler sadece daha fazlasını
doğuruyor! Çünkü "Hayır!" deyip ortadan kaldıramazsınız, "Hayır!"
diye bağırdığınızda çekim yasası onu oluşturur! Neye direnç gösterirseniz
varlığını sürdürür! Carl Jung (1875-1961)
Çünkü
"bunu istemiyorum, bana kötü hissettiriyor" dediğinizde; o güçlü ruh
hali ile bu durumun yaratılmasına kaynak oluşturursunuz. Savaş karşıtı hareket
daha çok savaş yaratır! Uyuşturucu karşıtı hareket daha fazlasını yaratır!
Çünkü istemediğimizin üzerine odaklanmış oluruz. İnsanlar "Bunlar gerçek,
niye bu konuya odaklanmayayım?" derler.
Bu
aynı şunun gibidir, biri yapılmasını istemediği bir davranışa fazlaca dikkatini
verirse bir zaman sonra "Bunu ben de yapmalıyım." der. Gerçekten bu
mantığı anlamıyoruz. Rahibe Teresa parlak bir insandı. "Ben hiçbir savaş
karşıtı harekete katılmam, eğer bir barış ortamı varsa, beni çağırın." derdi.
"Sır"rı biliyordu, anlamıştı. Dünyaya yaydığı düşünceye bakın.
Eğer
savaş karşıtıysanız barış için çalışın.Hale Dwoskin (Yazar)
Eğer
açlığa karşıysanız insanların daha çok yiyecek bulması için çalışın.Eğer kötü
politikacılara karsıysanız, rakibi için çalışın. Sıklıkla seçimleri insanların
gerçekten karşı olduğu adaylar kazanır, Çünkü tüm enerji üzerinde toplanmıştır.
İstemediğinize
değil, istediğinize odaklanmalısınız. Tabii ki istemediğinize bakacak, tam
tersini arayıp ne istediğinizi bulup onu oluşturacaksınız. Gerçek şu ki: istemediğinizden
ne kadar fazla bahsedip yakınırsanız,onunla ilgilenip “ne kadar korkunç”
derseniz, ondan daha fazla yaratırsınız.
Çoğu
insan bana der ki: "James, ama bilgilenmeliyim." Tabi ki bilgilenin
ama, bilgilerle boğulmanız gerekmez! Sakin olmayı ve dikkatinizi istemediğiniz
durumdan uzak tutmayı öğrenin ve tüm enerjinizi yaşamak istediğiniz deneyime
yönlendirin. Her zaman şunu derim: İçimizde duyduğumuz ses, dışardan gelen
görüşlere oranla daha net, daha gür ve daha berrak çıkmaya başlamışsa hayatınızın
efendisi oldunuz demektir!
Tüm
dünyayı istediğiniz şekle sokmak için doğmadınız; Kendi dünyanızı seçtiğiniz
şekilde yaratmak için doğdunuz.
Diğerlerine
de kendi seçtikleri dünyayı yaratmaları için izin vermelisiniz, varolmaları
için de elbet..Şu anda sizin aklınıza gelmese de mutlaka biri soruyordur: "Herkes
bu sırrı öğrenir ve evreni bir katalog olarak kullanırsa, herkes istediğini
alırsa, geriye ne kalır?" Herkes bunu kullanmaz ve bankayı sonuna kadar
boşaltmaz mı? Bu sırla ilgili en güzel bilgi:
Yaşamın
herkes için ihtiyaçtan fazlasıyla dolu olduğudur. İnsanlığın beyninde bir virüs
gibi yaşayan bir yalan var. Bu yalan: "Herkes için yeterince iyi şey yok,
burası yoksunluklar ve sınırlarla dolu bir dünya ve tüm ihtiyaçlara
yetemez."
Bu
yalan insanları korkuya, endişeye açgözlülüğe
sürükler ve bu duygular da onların yaşantılarına dönüşür.Böylece dünya bir
kabus hapı almış gibi olur. Gerçek şu ki etrafta ihtiyaçtan fazla iyilik var, ihtiyaçtan
fazla yaratıcı düşünce var, ihtiyaçtan fazla güç var, ihtiyaçtan fazla sevgi
var, ihtiyaçtan fazla neşe var... tüm bunlar, kendi sonsuz doğasının farkında
olan bir akıldan ortaya çıkar. Dünyaya gelmiş her büyük öğretici, “Hayat bolluk
içinde oluşturulmuştur.” der.
Yani
mevcut kaynağımızın yetersiz kaldığını fark edince, hedefimize ulaşmak için
yeni bir kaynaklar buluruz.Kendimizi çaresiz hissettiğimizde aslında etrafımızdakileri
görmüyoruzdur. İnsanlar kalplerinden geçeni yapmaya ve istedikleri gibi
yaşamaya başlayınca aynı şeyleri yapmak istemezler. Bunun güzelliği buradadır. Sadece
BMW'leri istemeyiz. Aynı kişiler olarak kalmak da...Aynı deneyimleri yaşamak, Aynı
giysileri giymek de istemeyiz. ...... istemeyiz. Boşlukları doldurun.
Herkese
yetecek kadar mevcut. İnanırsanız, görebiliyorsanız,harekete geçiyorsanız -
size görünecektir.
Gerçek
budur! Gerçekliğinizin çeşitliliği sizi özgür bıraksın ve istediklerinizi
seçin... ve yaşamak istediğiniz bir şey gördüğünüzde, onu düşünün ,onunla
ilgili duyguyu bulun ve o duyguya bürünün, ondan bahsedin, onunla ilgili yazın
onu
kendi gerçekliğinize dönüştürün ve…
Yaşamak
istemediğiniz deneyimleri görünce; onunla ilgili konuşmayın, yazmayın endişelenmeyin,
tepki vermeyin, görmezden gelmek için kendinizi zorlayın, dikkatinizi vermeyin,
istediklerinize olan dikkatinizi bölmeyin. Geçmişteki liderlerin çoğu, "sır"rın
en önemli parçası olan insanlarla paylaşmayı es geçtiler. Şimdi tarihte yeni
bir sayfa açmak için en iyi zaman. Çünkü, ilk defa bilgiye parmaklarımızın
ucundan ulaşabiliyoruz. Sizin "sır"rınız Etrafımıza baktığımızda, kendi
bedenimiz de dahil olmaz üzere gördüklerimiz sadece buzdağının tepesidir.
Bir
saniye elinizi tutun ve bakın eliniz bu şekilde görünüyor ama aslında öyle
değil. Elinize bir çeşit mikroskopla bakarsanız, sadece enerji dalgaları
görürsünüz. Eliniz, yıldızlar ya da okyanus, hepsi aslında aynı şeyden meydana
geldi.
Her
şey enerjidir. Şöyle anlatabilirim; Evrenimiz, galaksimiz, gezegenimiz vücudumuz,
organlarımız, ve tabii hücrelerimiz,
ve
tabii sonra moleküllerimiz ve atomlarımız...hepsi temelinde enerjidir.
Hakkında
konuşulacak çok fazla seviye var. Ama evrendeki her şey enerjidir. Hangi
şehirde yaşarsanız yaşayın, vücudunuzda tüm şehri yaklaşık bir hafta
aydınlatacak kadar potansiyel enerji var! Çoğu insan kendini bu sınırlı beden
olarak tanımlar fakat siz bu sınırlı beden değilsiniz! Bir mikroskopun altında
bile enerji alanları görülür..Enerji hakkında şunu biliyoruz: Bir Kuantum
fizikçisine "Dünyayı yaratan nedir?" diye sorarsanız size
"enerji" der ve enerjiyi söyle tarif eder; Yaratılamaz ve yok edilemez.
Her zaman varoldu ve her zaman varolacak, form değiştirebilir, bir formdan
bağımsız varolabilir. Ok, güzel! Aynı soruyu bir din adamına sorduğunuzda, size
"Tanrı" diye cevap verir, ve tanrıyı söyle tarif eder;
Yaratılamaz
ve yok edilemez. Her zaman varoldu ve her zaman varolacak, form değiştirebilir,
bir formdan bağımsız varolabilir. Görüyorsunuz tarifler aynı, sadece terimler
farklı. Eğer kendinizi biraz "geniş" buluyorsanız tekrar düşünün.
Siz
ruhsal bir varlıksınız. Siz daha geniş bir enerji alanında hareket eden bir
enerji alanısınız. Hepimiz birbirimize bağlıyız
sadece
bunu göremiyoruz. Birbirinden ayrı bir dışarısı ve içerisi yok. Evrendeki her
şey birbiriyle bağlantılı, tek bir enerji alanı var. Siz bir enerji kaynağının
uzantısısınız ve burada bu harika bedenlerinizle bulunuyorsunuz, Ama
bedenleriniz sizi çoğunlukla gerçekte ne olduğunuzdan uzak tutar.
Siz
enerjinin kaynağısınız. Siz sonsuz varlıklarsınız. Siz Tanrının gücüsünüz, Tanrıya
ne diyorsanız, siz ‘o’ sunuz.
Diyebiliriz
ki bizler tanrının hayali ve suretiyiz. Diğer bir deyişle evrenin kendisi bir
bilinçtir. Açığa çıkan olasılıkların sınırsız
hissedişiyiz
ve hepsi gerçeğe dönüşecek. Bütün büyük öğretiler,yaratıcı gücün hayalinde ve
suretinde yaratıldığınızı söyler.
Siz
kendi dünyanızı yaratabilecek potansiyel yaratıcı güce sahipsiniz ve
yaratıyorsunuz.
Belki şimdiye dek kendiniz için mükemmel
şeyler yarattınız ya da yaratmadınız.
Sizden
gerçek isteklerinizi ve hayatınızdakilerin size layık olup olmadığını
düşünmenizi istiyorum. Eğer değillerse, şimdi değiştirmenin tam zamanı... Çünkü
bunu yapacak güce sahipsiniz. Tüm güç içerdendir ve bu yüzden kendi kontrolümüzdedir.
Robert Collier (1885-1950)
Birçok
insan hayatta kendini kurban olarak görür. sıklıkla geçmişteki bir olayı neden
gösterirler. Mesela çok meşgul ebeveynlerle, işlevsiz bir ailede büyümek gibi. Burada
sunu belirtmeliyim: çoğu psikolog, ailelerin yaklaşık %85'inin
işlevsiz
olduğuna inanıyor. Yani siz çok da özel değilsiniz bu konuda.
Annem
ve babam alkolikti, babam bana küfrederdi ve annem ondan boşandığında altı
yaşındaydım. 13'ünden 18'ine kadar sokak çetelerine takıldım. Ciddi bir
motosiklet kazası geçirdim. Bir noktada evsizdim.15 yıl Houston da fakirlik
içinde yaşadım. Çocukken öğrenme güçlüğü çekiyordum. Öğrenme yeteneğimin
olmadığı söylendi. Okuyamaz, yazamaz, iletişim kuramaz, kendi başına yaşayamaz
kabul edildim.
Herkesin
hikayesi birbirine benzer. Sonuçta buna "E nolmuş" denir. Önemli olan
şimdi ne yapacağınız, neyi seçtiğiniz...
Geçmişinize
de odaklanabilirsiniz, istediğinize de odaklanabilirsiniz. İnsanlar
istediklerine odaklanınca, istemedikleri uzak düşer istediğiniz oluşur, diğeri
ise kaybolur. Düşüncelerinizi kasten ortaya çıkarmaya başladığınız,
düşüncelerinizi bir amaç
için
kullandığınız, kendi deneyimlerinizi yaratmaya başladığınız noktaya gelmenizi
istiyoruz. Çünkü düşüncenizi siz yönetirsiniz. Çekim yasasının güzel tarafı, olduğunuz
yerde başlayabilmenizdir.Düşünmeye, gerçekten düşünmeye başlayabilirsiniz. Kendi
içinizde mutluluk ve ahenk hislerini üretmeye başlayabilirsiniz.Yasa buna cevap
verecektir.
Artık
farklı inançlar geliştirmelisiniz; "Evrende ihtiyaçtan fazlası var," ya
da "benim için her şey yolunda" gibi, ya da "yaşlanmıyorum,
gençleşiyorum" gibi. Çekim yasası ile tüm isteklerimizi oluşturabiliriz. Kendinizi
kültürel engellerinizden,
sosyal
inanışlarınızdan kurtarabilirsiniz.
Bir
kez daha ve kalıcı olarak sizdeki gücün dünyadakinden fazla olduğunu
anlarsınız. Şimdi söyle düşünebilirsiniz:
"Bu
çok güzel, ama yapamam!" Fred Alan Wolf (Kuantum Fizikçisi) "O
yapmama izin vermez," "Bunu yapacak kadar param yok," "Bunu
yapacak kadar güçlü değilim," "Yeterince zengin değilim",
"değilim", "değilim", "değilim",
"değilim"
Her
bir "değilim" bir yaratımdır. İster yapabileceğinizi ister
yapamayacağınızı düşünün, haklısınız.Henry Ford (1863-1947)
Bir
sınır var mı; kesinlikle yok.Bizler sınırlandırılmamış varlıklarız. Yetenek,
güç ve kapasitede bir tavanımız yok.Bu gezegendeki her bir yaratılmış varlık
sınırsızdır. Yaşamın "Sır"rı Gökyüzünde tanrının sizin hayattaki
amacınızı yazdığı bir yazı tahtası yok.
Gökyüzünde
şöyle diyen bir tahta yok: Neale Donald Walsch (Yazar) Neale Donald Walsch.
Yakışıklı Adam. 21. Yüzyılın ilk yarısında yaşadı. ve gerisi boşluk… Tek yapmam
gereken gerçekten niye burada olduğumu anlamak için o yazı tahtasını bulmak ve
tanrının benim için ne planladığını öğrenmek, ama öyle bir yazı tahtası yok.
Yani
amacınızı siz seçersiniz, Görevinizi kendiniz belirlersiniz. Hayatınız kendi
yarattığınız gibi olur ve kimse de sizi yargılayamaz, şimdi ve sonsuza kadar. Bunu
anlamam yıllarımı aldı, çünkü şuna inandırılarak yetiştirildim:
Yapmam
gereken bir şeyleri yapmadığımda tanrı benden mutsuz olur! Ama esas amacımın:
hissetmek ve tadını çıkartmak olduğunu anladığımda, bana mutluluk getiren davranışlarda
bulunmaya başladım. Biz de bir deyiş vardır: "Eğlendirmiyorsa,
yapma!" Sevgi, mutluluk, özgürlük, neşe, kahkaha hissedilmesi gereken
bunlar...
Eğer
orada oturup bir saat meditasyon yapmak sana keyif veriyorsa, yap...yap
elbet... eğer salamlı sandviçten zevk
alıyorsanız
yiyin. Kedimi severken haz duyuyorum, doğa yürüyüşü yapmaktan haz alıyorum. Kendimi
sürekli o ruh halinde
tutmak
isterim, böylece istediğimi kendime çekecek etkiyi yaratırım ve isteğim oluşur.
İçsel
mutluluk başarının benzinidir. Sizi mutlu eden her şey, daha fazlasını size
çekecektir.
Şu
anda bu mesajı alıyorsunuz, bunu hayatınıza siz çektiniz. Size iyi geliyorsa,
hayatınıza geçirmeyi ve uygulamayı
Seçersiniz
iyi gelmiyorsa, bırakırsınız. Kendinize iyi gelecek, kalbinize uyan birşeyler
bulun.
Mutluluğunuzu
izleyin, sadece duvarların olduğu bir yerde bile evren size kapılar açacaktır. Joseph
Campbell (1904-1987)
Joseph
Campbell "Mutluluğunuzu izleyin." demiş. Bizce bu bir insanın
ağzından çıkan en iyi kelimeler. Eğer biri mutluluğunu izleyebiliyorsa, siz de
her konuda bolluk ve refahın izini takip edebilirsiniz. Hayatın tadını çıkarın
çünkü hayat
muhteşem
bir yolculuk. Farklı bir gerçeklikte farklı bir hayat yaşayacaksınız.
İnsanlar
size bakıp "Benden farklı ne yapıyorsun?" diyecekler. Farklı olan tek
şey siz "sır"ra göre hareket ediyorsunuz,
böylece
insanların sizin için imkansız dediklerini gerçekleştirir veya sahip olursunuz.
Yeni bir çağ başlıyor … Bu, sınırı uzay
değil, akıl olan bir çağ.
İnsanların
tüm zihinsel ve duygusal potansiyellerini kullandıkları bir dünya düşünün; İnsanlar
zihinlerindeki potansiyelin en fazla %5'ini kullanabilirler. Uygun eğitimin sonucunda zihnin potansiyelinin
%100'ü kullanılabilirler. Öyle bir dünya düşününki insanlar tüm zihinsel ve
duygusal potansiyellerini kullanabiliyorlar. Her yere gidebilir, her şeyi
yapabilir,
her
şeye ulaşabiliriz.Kendinizi, istediğiniz ile farz edin, her dini kitap bize
bunu söyler.Her önemli felsefe kitabı, her büyük lider, yaşamış tüm üstatlar, bize
ayni şeyi söyler.
Geçmişteki
bilge insanları araştırın; birçokları size bu programda tanıtıldı. Hepsi
"sır"rı anlamıştı. Şimdi siz de anlıyorsunuz.
Daha
fazla kullandıkça daha fazla anlayacaksınız. Bu sözleri hayatınızın ilk gününde
duysaydınız; her şeyin daha kolay olacağını hissediyor olabilirdiniz ve eğer
sizinle hayatınızın ilk gününde
konuşsaydık; ilk söyleyeceğimiz şey:
Dünya'ya
hoşgeldin, yapıp, ulaşıp, olamayacağın hiçbir şey yok, sen muhteşem bir
yaratıcısın, güçlü ve kesin burada olma arzunun sonucunda buradasın, peşinden
git, isteğini düşünerek, ne istediğine karar vermene yardım edecek hayat
deneyimini kendine çek ve bir kez karar verince bütün düşünceni ona odakla.
Zamanının
çoğu bilgi toplamakla geçecek.Bilgi, istediğinin ne olduğuna karar vermeni
sağlayacak, ama asıl işin ne istediğine karar verip, ona odaklanmak,ve ona
odaklanarak onu kendine doğru çekmek yaratımın süreci budur.
Harika
olduğunuza inanıyorum, muhteşem bir tarafınız var.Hayatta başınıza ne gelirse
gelsin, ne kadar genç ya da yaşlı olduğunuzu düşünüyor olursanız olun; içinizde,
dünyadan daha güçlü bir kuvvet olduğunu düşünmeye başladığınız an,
gücünüz
ortaya çıkmaya başlayacak, hayatınızı değiştirecek, sizi doyuracak, giydirecek,
koruyacak, yol gösterecek eğer izin verirseniz varlığınızı besleyecek.
Kesin olarak bildiğim bu! Bu yardımcı
olacak.
İYİ HİSSET
Rahat
olun, tadını çıkartın. Yapmanız gereken hiçbir şey yok, sadece yapmayı
istedikleriniz var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder